31 Aralık 2013

Yetmez ama evet..

2013'te Goodreads'e üye oldum ve okuduğum kitapların listesini burada tuttum. Iphone aplikasyonunu da çok sevdim. Özellikle kitapların barkodlarını tarayıp listeye atma kısmı hem eğlenceli hem de herhangi bir yerde görüp de ilginizi çeken kitapla ilgili bilgileri not almak yerine hemen tarayıp "to read" kısmına atabiliyorsunuz...

Bu da benim Goodreads sayfam.

2013'te neler okumuşum...

Patti Smith - Hayalperestler
Peri Gazozu - Ercan Keşal
Emrah Serbes - Hikayem Paramparça
İnci Aral - Ölü Erkek Kuşlar
Ahmet Ümit - Beyoğlu'nun En Güzel Abisi
Trevanian - İnci Sokağı
Torgny Lindgren - Arıbalı
Yılmaz Karakoyunlu - Yorgun Mayıs Kısrakları
Thorvald Steen - Kar Kristalleri
Zülfü Livaneli - Kardeşimin Hikayesi
Gary Small - Bir Psikiyatristin Gizli Defteri
Ferhan Şensoy - Başkaldıran Kurşunkalem
Ferhan Şensoy - Kalemimin Sapını Gülle Kuşattım
Eduardo Galeano - Aşkın ve Savaşın Gündüz ve Geceleri
Boris Vian - Mezarlarınıza Tüküreceğim
Ece Temelkuran - Düğümere Üfleyen Kadınlar
Henri Charriere - Kelebek
Henri Charriere - Banko
Metin Kaçan - Ağır Roman
Patti Smith - Çoluk Çocuk
Thomas Stevens - San Francisco'dan Tahran'a Bisikletle Dünya Turu
Gabriel Garcia Marquez - Mavi Köpeğin Gözleri
Oya Baydar - Kedi Mektupları
Roberto Bolano - 2666
Haruki Murakami - 1Q84
Aydan Çelik - Bi Tur Versene
Haruki Murakami - Sahilde Kafka

Toplamı 10816 sayfa.

Eskiden neredeyse hep (bir kaç Türk yazar haricinde) yabancı yazarlar okurken bu sebe Türk yazarlara da ağırlık vermişim.

Yılı Uygar Şirin'in Karışık Kaset'i ile kapatıyorum.


29 Aralık 2013

John'un Hint Yemeği

Geçen haftasonu Couch Surfing'den (CS) misafirimiz John bize leziz bir Hint yemeği yaptı. Babası bir dönem Kuveyt'te yaşarken Hintli bir aşçıları varmış ondan öğrenmiş sonra da oğluna öğretmiş.

Malzemeler (Kullanım sırasına göre)

Zeytinyağı
1 adet büyük kırmızı soğan
5-6 diş sarımsak
Tavuk göğsü
Köri
Toz biber (köri acıysa toz bibere gerek yok)
Kimyon
Zerdeçal
Karabiber
Kişniş (toz kişniş bulamadık ama önemli bir malzeme değilmiş, eledik)
Süt
Salça
2 adet tatlı kırmızı biber
2 adet domates
2 adet pırasa

Önce zeytinyağında büyük büyük doğradığımız soğanları ve sarımsakları iyice öldürüyoruz. Sonra makasla (Hiç bu şekilde dilimleme olayına girmemiştim ama mantıklı geldi. Hem kesme tahtası kirlenmiyor hem de 2 dk'da dilimlenmiş oluyor) iri iri dilimlediğimiz tavukları atıyoruz. Onlar bir süre pişiyor. Salçasını da ekliyoruz.
Suyunun bitmesine yakın birer avuca yakın!! kimyon, zerdeçal, toz biber ve köri atıyoruz. Bir miktar da hem toz hem de top top karabiber atıyoruz. Olayın püf noktası burada. tavuklar iyice suyunu çekene kadar bunları karıştırarak pişiriyoruz. Bir süre sonra tavukların her tarafı baharatla kaplanıyor. Bu aşamada da krema niyetine süt ekleyip yine çektiriyoruz. Süt de bittikten sonra yemeği sulandırması için biber, domates ve pırasaları da atıyoruz... Bir süre sonra yemeğimiz hazır. Altını kapattıktan sonra 5 dk dinlendirip öyle servis yapıyoruz.

Biz yanında pilav ve yoğurt yedik bir de bira içtik. En iyi birayla gidermiş...

Yemek anlatımı fotoğrafsız olmaz ama kimyon kokusu başımı ağrıttığı için mutfaktan kaçtım ve fotoğraf çekmedim. Sonra da pişman oldum..

Bu arada, John Noel'de bizleydi... Ertesi sabah "evdeki çorapların biri diğerlerinden daha ağır olabilir" diye bir mesaj aldım.. John'un Noel sürprizi... Mandalinler ve şekerler. Normalde kömür de koyması gerekirmiş. Geleneksek hediye bu şekildeymiş. Annesinin 5 yaşındayken savaş sonrası dönemde aldığı hediyeler bunlarmış :)) güzel bir anı oldu benim için de...

20 Aralık 2013

Kış Dostu Home Trainer

Havalar kararınca ve soğuyunca bir de ucuz kömür kokusu bastırınca iş çıkışında bisiklet sürmez olduk. Bu aralar bisikletle işe de gidemiyorum. Sadece 500mt'lik karanlık bir yerden geçmem gerekiyor. Mesafe kısa da olsa caydırıcı çünkü arabalar manyak.

Biz de 1-2 hafta önce Decathlon'a gidip home trainer aldık. Btwin marka. Bu linkteki alet. Ön tekerleği yükseltmek için de bir destek aldık. Bir de mat aldık. Eve gelip trainerı kurduktan sonra paylaşamayacağımızı anlayıp gidip aynı setten bir tane daha aldık. :)

Trainerın paketinden bir tane quick release jant göbeği/mili çıkıyor. Bunu kullanmak lazım. Hem normalde bisikletin üzerindekilerin şekli trainerın sıkıştırmasına çok uygun değil hem de plastik releaselerin kırılma ihtimali var. Kutudan çıkan çelikten yapılmış.

İlk etapta bu göbeği değiştirip sonrasında kolayca trainera bisikleti yerleştiriyoruz. Ben bile tek başıma rahatça kurabiliyorum. Fazla güç gerektirmiyor. Pek çok yerde trainerda trainer lastiği kullanılması gerektiği, aksi taktirde orijinal lastiğin çok aşınacağı söyleniyor ama biz üşendiğimiz için böyle bir değişiklik yapmıyoruz.

Bisikleti yerleştirdikten sonra dönen kısmı ayarlamak gerekiyor. Hem lastik boyutuna göre yükseklik ayarı hem de direnç ayarı yapmak gerekiyor. Trainerı ilk kurduğumuzda direncini çok hafif ayarlamışız. Bu ayar lastikte bir zımpara etkisi yarattı ve delice kauçuk tüketti çok kısa bir sürede. Doğru ayarı bulunca bu sorun ortadan kalktı. Doğru ayarı da bisikletin üstünde oturmazken arka lastiği çevirdiğimizde direci de döndürecek seviyeye ayarlayarak yapabildik.

Murat'ta benimkine göre daha dişli ve kalın lastik olduğu için ses daha yüksek çıkıyor. Benim bisikletle çıkan ses hiç rahatsız edici değil. Yol bisikleti olsa iyice rahat olacak anlaşılan. Biz de Murat'ın antrenmanlarını 22:30'la sınırlandırdık komşulardan herhangi bir tepki gelmesin diye :)

Aldığımız matların genişliği ve uzunluğu trainera çok uygun olmayınca matı da keserek kullandık. Son durumda görüntümüz bu şekilde oldu.



Cardio antremanı yapacağımız için birer tane de nabız saati aldık en basitinden.

İnternette antrenman için kullanılabilecek bir sürü video var. Ben aşağıdaki 20 dk'lık "high intensity interval training" videosunu kullanıyorum. Daha uzun sürelilere bakmadım henüz. Interval yapmıyorsam da nabzımı 150-160'lara yükseltip takılıyorum istediğim kadar.


Antrenman sırasında unutulmaması gerekenler: havlu ve su. Hatta bir de eğer varsa bisiklet ayakkabısı. Bisikletin üst borusunu da başka bir havlu ile kapatmakta fayda var. Terden etkilenmesin bisiklet.

Yarın en kısa gündüzü de atlatalım da günler uzasın, hafta içi turları artsın....

17 Aralık 2013

15 Aralık 2013 KSK - GS maçı

Olaylar olaylar...

Maçın heyecan dolu ve olaylı geçeceği haftalar öncesinden belliydi... KSK'deki son maçta açılan "Kill Them All"pankartından sonra hakemler sahada olmasına rağmen GS'ın soyunma odasına gitmesi ile başlayan olaylar, sonra İstanbul'da GS taraflarlarının KSK taraftarlarını genç, yaşlı, kadın, çocuk dinlemeden tartaklaması herkesin aklındaydı.

Maçtan 1-1,5 saat kadar önce Arena'nın etrafı delice dolmaya başlamıştı. Ege Park'taki Starbucks'a kahve almaya gittim. Kasadaki eleman bile şöyle diyordu, "Maça mı gidiyorsunuz, ne güzel. Bu sene tüm önemli maçlar benim shiftime denk geldi. Hiç birine gidemedim. Bugün de saha kapanır zaten. Sene sonuna kadar bir daha maç izleyemeyiz." Herkesteki algı aynıydı. "Bugün olay çıkar..."

Çok geçmeden yerimize gittik. Bu sene yine VIP koltuklardayız fakat sürekli sorun yaşıyoruz. Pota altındaki tarafta koltuklarda hem plakayla yazılmış numaralar hem de etiketle yapıştırılmış numaralar var ve bunlar birbirini tutmuyor. Az seyircili maçlarda bir şekilde millet birbirinin yerine geçiyor ama kalabalık maçlarda sorun çıkıyor. Kalabalık maç seyircilerininse söylediği hep aynı "siz yanlış yere oturmuşsunuz, biz her maçta buradayız". Hangi maça geldin ki hep orada oturuyorsun, hiç görmedik seni!!! Görevlilere söylüyoruz sıkıntıyı, "Bugün çok kalabalık bir şekilde bir yere geçin" şeklinde cevap veriyorlar. Yönetim, duyun bunları hem koltuk numaralarının hem de görevlilerinin yaklaşımının yenilenmesi gerekiyor!!!

Maçta takımların ve hakemlerin performansı hakkında bir şey yazmayacağım. Bu konu başkaları tarafından yeterince konuşuluyor zaten. :)

Maç başında yine bir pankart açıldı. Kocaman bir gladyatör. Çizimler tasarım falan oldukça güzel ama ben gladyatör ya da yeni çeri imgesi ile ne mesaj verildiğini hala anlamadım :)) Benim duymadığım bir konu olabilir.


Oyun sıkıntısız ilerliyordu ta ki protokolde kavga çıkana kadar. Protokoldeki kavgadan sonra saha polis doldu, GS oyuncuları kalkanla ancak korunabildi (gladyatörle böyle bir sübliminal mesaj mı vereiliyordu acaba). Sahaya bolca ses bombası vs atıldı.


Ufuk Sarıca'nın konuşmasıyla biraz yatıştı ortalık. Hakemler geri geldi, anons yapıldı, maç tekrar başladı. Taraftar sakin bir şekilde, küfürsüz tezahüratla maçı izlemeye devam etti. (küfür için anons yapılmıştı) Bu sefer de son saniyelerde Galatasaray'dan Bonsu'nun maçı zaten 10-15 sayı önde götürmelerine ve hatta maçın neredeyse bitmiş olmasına rağmen smaç basıp bir de potada sallanması sakinleşmiş taraftarı tekrar patlattı. Ne gerek var böyle bir show'a taraftarı kışkırtacağını bile bile? Ben bile biliyorum bunun maçta yapılmaması gereken 10 kusurlu hareketten biri olduğunu... Mecburen salondan kaçtık...

Maçtan sonra Murat Özyer (protokolde dayak yiyen GS Basketbol Şube Koordinatörü) "Bu olayların bitmesi için dün milat olsun. .... Bu işler böyle giderse ben çocuğuma nasıl spor yapmasını öğütleyeceğim" diye açıklama yapmış. İzmir'deki "Kill Them All" pankartı açılan maçtan sonra taraftarı gazlayıcı tweetler atmadan önce aklı başına gelseydi, ortalık bu kadar kızışmasaydı. Neyse, bakış açısının değiştiğini görmek bile güzel bu durumda.

Her iki tarafın da hatta tüm takımların yöneticileri de sporda şiddetin hatta belki taşkınlığın engellenmesine yönelik bir şey yapsa... Özellikle çocuklar ve kadınlar maçlara rahatça gelebilse çocuklar maçtan çıktıklarında "ben de böyle oynamak istiyorum" diye gaza gelse, spora yönelse... Biz de maçlardan sonra olayları değil sadece oyunun kalitesini konuşsak....

Son bir not: Taraftarlar devre arası için Van'a yardım kampanyası düzenlenmiş. Her iki takım oyuncuları da kampanyaya destek verdi. Devre arasında saha atkı, bere, eldiven, montla doldu... Böyle hareketler görmek çok güzel....


16 Aralık 2013

Benim Çocuğum

Dün Avrupa Birliği İnsan Hakları Film Günleri kapsamında "Benim Çocuğum"u izledim. Uzun süredir izlemek istediğim bir belgesel film. İlk olarak Ayşe Arman'ın bu linkteki röportajı ile haberdar olmuştum.



Can Candan'ın yönetmeliğini yaptığı film LGBTT bireylerin aileleri ile yapılmış röportajlardan oluşuyor film. Röportaj veren kişiler LİSTAG üyeleri, hatta LİSTAG kurucuları. Kurdukları dernekte de çocuğu eşcinsel olan diğer ailelere destek olmaya ve eşcinsellerin haklarını korumaya çalışıyorlar. Bu konuda lobi oluşturup meclise kadar gidiyorlar. Yaşadıkları zorlukları, çocuklarının eşcinsel olduklarını öğrendikleri an yaşadıklarını anlatıyorlar. Bu ailelerin çocukları şanslı azınlık kesim aslında. Bilinçli insanlar, ya da bu yolda bilinçlenmişler ama çocuklarını kabullenmişler, destek olmuşlar. Daha küçük şehirlerde, bilinçsiz insanların arasında kalanların hayatlarının zorluğunu tahmin etmek hiç de zor değil.

Siz de bu filme bir şekilde ulaşmaya çalışıp izleyin, izletin... Bu arada, konuşan anelerin bazılarının inanılmaz tatlı olduklarını söylemeden geçemeyeceğim.

Film Günleri kapsamında 2 film daha izledik. Birisi "Müzik Kanımda Var" adlı bir Romen filmi. 15 dk'lık bir kısa film. Bittiğinde yönetmenle söyleşi fırsatı da bulduk. Türkiye'de festivale filmi gelmiş, üstelik konuşma yapan bir insan olarak hiç bir Türk yönetmeni bilmemesi biraz ayıp oldu..

Diğeri de "Öteki Kasaba" adında bir filmdi. Onda da Türk-Yunan düşmanlığı, insanların karşı tarafa bakışı anlatılıyordu. Beni biraz baydı ve uyudum ama izlediğim kadarıyla da mesajı aldım en azından. :)

10 Aralık 2013

Peri Gazozu

Bu aralar Ercan Keşal'ın "Peri Gazozu" adlı kitabını okuyorum. Uzun süredir bu kadar içime oturan ama bazı yerlerde de tatlı tatlı gülümseten bir kitap okumamıştım. Taşra hayatından anıları Sivas günlerine götürdü biraz.

Ne yalan söyleyeyim Ercan Keşal adını duymamıştım daha önce.. Ayıpladım kendimi.. Meğer ne kadar dolu ve aslında ne kadar bildiğim işlerin içinde biriymiş. Takibimde bundan sonra.

Kitabı henüz bitirmesem de dayanamadım yazdım. Etrafımdaki herkese tavsiye edesim var.. Okuyunuz, okutunuz...