6 Nisan 2014

Yiyoruz ama çalışıyoruz da....

Kışın şirketten 3 kişiyle birlikte günübirlik Adana gezisi için Pegasus'tan ucuz bilet almıştık. Aylar geçti ve Adana'da kendimizi yemeğe verme zamanı geldi.

Daha önce defalarca gittim Adana'ya. Tübitak'tayken Balcalı Üniversitesi Tıp Fakültesi ile yaptığımız bir proje vardı. Her gidişimizde 1 hafta kalıp 120 kişiye eğitim veriyorduk. Akşamları da kebapçılarda coşuyorduk. Her Adana dönüşünde kebap etkisiyle yanaklarım kızarıyordu, yüzüme renk geliyordu, kemiklerim ısınıyordu. :)

Bu sefer 22 Mart'ta Adana'daydık.. Farkında olmadan çok güzel bir zamana bilet almışız. Hem hava sıcaklığı tam kararındaydı hem de her yer portakal çiçeği kokuyordu. Bir yandan da seçim arifesinde olduğumuz için konuştuğumuz kişilerin siyasi nabzını tutma şansımız oldu. Konuştuğumuz her Adanalı Suriye'den göçün etkilerinden şikayet ediyordu. Sokaklardaki peçeli insan sayısından da göçün etkileri hissediliyordu zaten.

Adana'nın havaalanı şehrin içinde.. İstediğiniz yere biraz uzun bir yürüyüşle ulaşabiliyorsunuz. Adana'nın en sevdiğim yönlerinden biri. Biz de indiğimizde ilk hedefimiz olan Birbiçer'e yürüyerek gittik. Yol boyu 3 dükkandan 2'sinde ciğer, börek vs satılıyordu. Birbiçer'e kadar zor dayandık. Yolda simit alıp denedik. Diğer şehirlerdekine göre oldukça farklıydı. Küçük, üstü susamlı altı düz. Galiba kazan simidi diye geçiyor.

Birbiçer'e gittiğimizde ciğer servisi olur mu, diye şüphelerimiz vardı ama yersizmiş. 4 kişi 2 porsiyon ciğer söyledik ki gün içerisinde istediğimiz başka şeyleri yemeye de yer kalsın. Ciğerin yanında yeşillik, salata ve sumaklı soğan geliyor.


2 arkadaşım normalde ciğer yiyemediklerini söyleseler de bu ciğer başkaydı ve dördümüz de tüm tabaklardaki yiyecekleri hüplettik. Sabahın 08:30'unda yediğimiz ciğer hiç bir rahatsızlık vermedi. Enteresan olan bir durum da soğanın kokmaması. Bir tabak soğan yedik ve hiç etkisini hissetmedik. Sumakla ezilmesinden dolayı herahalde. Birer tane de yayık ayran içtiğimiz Birbiçer'den 30 TL'nin altında bir hesap ödeyerek çıkıyoruz. Bu arada servisin gerçekten hızlı olduğunu da eklemem lazım.

Sonrasında Kazancılar Çarşısı'na doğru yürüyüşe geçiyoruz. Yine yol boyu yiyecekler... Taze sıkma meyve suyu yapan yerlerden birinde mola veriyoruz. Şalgam suyu, muzlu süt ve havuç suyu alıyoruz. Muzlu süt mükemmel. Yerli muz kullanıyorlar. Şalgamsa alıştığımız gibi değil. Biraz fazla sirkeli. İçinde kırmızı havuçla veriyorlar.


Adana'da bana en komik gelen şeylerden birisi de Çerçi Yusuf dükkanları. Yan yana bir sürü Çerçi Yusuf var. Has olanı, öz olanı hatta dededen toruna olanı bile mevcut. Buradan "kaynar" diye bir karışım alıyoruz. Bir nevi lohusa şerbeti yapılıyormuş bununla. Ben de biraz lavanta ve tarçın alıyorum Adana dönüşünde lavantalı kek yapmak için.

Yol boyu bir sürü tatlıcı görüyoruz. Kocaman tatlı tezgahları var. Tezgahların ön tarafında peçete niyetine konmuş kağıtlar var. Onlarla tepsilerden istediğiniz tatlıyı yiyip kaç tane tatlı yediyseniz ona göre ödüyorsunuz. Biz Adana'nın meşhur karakuş tatlısını, taş kadayıfını ve kireçte kabak tatlısını deniyoruz. Karakuş özellikle gerçekten çok lezzetli. Şerbetli olmasına rağmen ağır gelmiyor. Yalnız tadı da tatlıcıdan tatlıcıya çok değişiyor. Bize önerdikleri bir yerde de deniyoruz. İlk yediğimizle alakası yok, sırf hamur. Diğer yediğimiz ceviz kaynıyordu. O yüzden tatlı için gönül rahatlığıyla İkizler'i tavsiye edebilirim. Dönüş yolunda zaten tekrar uğrayıp birer kutu tatlı alıyoruz. Kişi başı 5-6 TL para ödüyoruz!!


Tatlıcıdan sonra artık Kazancılar Çarşısı'na varıyoruz. Buradaki durağımız Hacı Ahmet Şahin helvacısı. Helvanın mucidi olarak geçiyor. İçeride tahin yapmak için bir değirmen bile var. Eskiden bu değirmeni eşekler döndürüyormuş. Şimdi motoru var. Daha önceki gidişlerimizden birinde bu değirmende taze tahin yapmışlardı, yandaki fırından da sıcak ekmek alıp banıp yemiştik. Bu sefer sakin sakin cezerye ve helvaların tadına baktık. Sonra da hediyeliklerimizi aldık.


Adana'ya ayak bastığımız andan itibaren bir yeme içme halinde olduğumuz için dere kenarında bir bank bulup biraz dinlendik. Hem orada hem de daha sonra şehrin gördüğümüz değişik noktalarındaki parklar hep çok bakımlı ve güzeldi. Tüm ağaçlar şekilli şekilli budanmış. Hatta adeta birer şemsiye gibi olmuşlar. Rahatlıkla altına sandalye konup oturularak gölgesinden faydalanılabiliyor.


Sabancı Cami'nin çaprazına denk gelen bir yerde Atatürk Evi diye de geçen Adana Atatürk Bilim ve Kültür Müzesi var. İzmir'li kadınlar olarak Ata'mızın evini görmeden gitmiyoruz. Vardığımızda müze öğle molası için kapanmak üzereymiş ama güvenlik bize yardımcı oluyor. İçeriyi geziyoruz. Bu arada Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün web sitesinde öğle molası 12:30 - 13:00 arası görünse de müze kapısında 12:00-13:00 yazıyor. Dikkat etmek lazım.

Müzeden sonra yine dolana dolana Vali Yolu'na gidiyoruz. Burası artık Yeni Adana diye geçen bölgede. Yeni binalar, güzel bahçelerle dolu yollardan geçerek gidiyoruz. Bolca cafenin olduğu, gençlerle dolu bir yer. Bizim gidiş sebebimizse portakal ağaçlarının kokusuna doyabilmek. Farkında olmadan çok güzel bir zaman seçmişiz Adana gezimiz için. Tüm turunçgiller çiçek açmış. Sokaklar mis gibi. Zaten Adana'da Nisan ayında artık geleneksel olarak portakal çiçeği festivali düzenleniyor.

Deliler gibi yürüdükten sonra artık Adana kebap yemenin vakti geliyor. Bir taksiyle tekrar Eski Adana'ya dönüyoruz mekanımız Kebapçı Mesut. Ortaya Adana kebabımızı ve şalgamlarımızı söylüyoruz. Kebabı ortaya söyleyince daha kalın ve büyük yapıldığı için daha sulu ve lezzetli oluyor. Gideceklere tavsiyem de bu şekilde yemeleri. Biz çok fazla yemeyelim diye 3 kişilik kebap söyleyip paylaşalım dedik ama onay alamadık. 4 kişilik kebaba ikna ettiler. Daha önceki gidişlerimizde de burada lavaş istediğimizde "ekmek yemeyin etle doyun" deyip lavaş getirmemişlikleri, küçük rakı istediğimizde "bu masanın hakkı büyük" deyip büyük rakı getirmişlikleri olduğu için ısrarcı olmanın bir anlamı olmuyor. Onlar ne derse kabul etmek lazım :) Kebabın yanında yine yanında bol yeşillik, soğan geliyor. Bir de meze olarak kuru cacık ve adını hatırlamadığım tahinli bir meze geliyor. Tahinli bu meze şahane bir şey. İnce kıyılmış marul ve taze sarımsak var içinde. Bir de tahin, limon ve tuz. Tam kıvamında ve muhteşem.

Mesut'tan sonra biraz daha alışveriş yapıyoruz. Birer tane sucuk alıyoruz. Özellikle tavsiye edilen bir yere değil de herhangi bir kasaba gidiyoruz. Onun bile sucuğu şahane çıkıyor. Aldığımız bu sucuklar daha sonra bize uçakta koku bombası olarak geri dönüyor. Alışverişleri tamamlayıp göl kenarına gidiyoruz. Yine taksi kullanıyoruz. İzmir'e göre taksi çok ucuz. Göl kenarında da kebapçılar ve cafeler sıralanmış. Cafelerden birinde bicibici tatlısını deniyoruz ama birer kaşıktan daha fazla yiyemiyoruz. Adanalılar alınmasın ama aşırı gereksiz bir tatlı olmuş. Çocukların sevebileceği, büyüyünce de asla yemeyecekleri bir eğlencelik :) Hava o kadar güzel ki, göl kenarında oturmak çok iyi geliyor.

Gimeden önce humus başta olmak üzere güzel mezeler yemek için de Vali Yolu'nun oradaki Ağba Kebap'a gidiyoruz. Gün boyu yediklerimizi henüz sindirmemiş olduğumuz için kebapları paket yaptırıp mezelere ve rakıya gömülüyoruz. Pastırmalı humus ve tahinli mezeden istiyoruz. Pastırmalı humus o kadar güzel ki, çatlayana kadar yiyebiliriz. Zira çatlamanın eşiğine geliyoruz.

Adana'dan elimizde sucuklar, kebaplar, tatlı, simit ve tahin helvaları ile İzmir'e yola çıkıyoruz. Ben bir ara muz bile alıyordum ama zor frenledim kendimi.

Bir de Adana'dan döner dönmez Facebook'a ilk izlenimlerimi yazmıştım. Onları paylaşayım.

"Adana'dan izlenimler... Sehir ozellikle İzmir'den sonra inanilmaz yesil... Eski Adana karisik ama yeni Adana 'da yollar genis ve yemyesil.. Araba, yaya ve bisiklet icin isik var... Her yerde delice yemek yeniyor.. Bir sokaktan bir sey yemeden gecemiyorsunuz... Goc eden kesimden cok sikayetciler... Taksi İzmir'e gore cok ucuz... Her sey cok lezzetli.. Cok da ucuz.. 5 kisilik kebap, bir suru meze, raki ve biraya 140 tl verdik.. Ustune de 2 tabak meyve yedik... Daha once gittigim mekanlarin hic biri lezzetinden kaybetmemis.. Gene gelecek ben... Edit: herkes kirmizi isiga uyuyor, diger trafik kurallari fora :)) bir de koca bir kutu tatliya 5,5 tl verdik ya daha ne diyeyim..."

Yazıya son verirken uçakta kokudan dolayı çevremize rahatsızlık verdiklerimizden özür diliyorum...