6 Şubat 2015

Aaaaarı vız vız vız...

Hindistan'daki çalışma sırasında arılar ve ballar hakkında bir sürü bilgi edindim. Burada da paylaşmak istiyorum.

BrBee diye bir bal fabrikasına gittik ve burada bize detaylı bir sunum yaptırdılar.

Öncelikle balları ikiye ayırıyoruz. Birisi çiçek balı (blossom honey) diğeri de çam balı (honeydew honey). Dünya genelinde çam balının en güzeli Karaorman'da olurmuş.. Çam balı dediğimiz şey aslında çamların üzerinde yaşayan bir böceğin dışkısının arılar tarafından yenilmesiyle oluyor..

Bal dediğimiz şey aslında arıların kışlık yiyecek deposu. Petek üretip orada yiyeceklerini depoluyorlar. Peteğin üzerindeyken pır pır kanat çırpmalarının sebebi de ortamı havalandırıp nemini azaltmak. Zaten balın kalitesini etkileyen en önemli unsurlardan birisi de nem oranı. Nem oranı %18'den düşük olanlar kaliteli bal olarak kabul ediliyor.

Bal bozulmayan bir yiyecek. 3000 yıllık bozulmamış bal bulunmuş.

Kovanlarından kilometrelerce öteye uçarak polen toplayan bu muhteşem hayvanlar evlerinin yolunu dans ederek buluyorlar. Bir nevi harita yaratmak gibi bir şey. Arıların bu dansını keşfeden bilim adamı Karl Ritter von Frisch bu çalışmasıyla Nobel Ödülü kazanmış. Arıların yok olmaya başladığını ya da kaybolduğunu duymuşsunuzdur. Günümüzde her yerde baz istasyonu olması ve cep telefonu kullanılması arıların bu danslarını etkiliyormuş.

Hindistan'da tozlaşma zamanında arı kovanları kiralanıyor üreticiler tarafından. Bir kutu arının fiyatı 500 rupi. Avrupa bal arısı olarak bilinen apis meliferanın uçuş mesafesi 2,5 km. Kovanlarda işçi arı/erkek arı oranı her zaman altın orana uyuyormuş. 1.618..
Evlerin duvarlarındaki arı kovanları. Buradaki balı süzme bal olarak topluyorlarmış.

Başka bir örneği...

Çamurdan yapılma arı kovanı. Şu an için en doğal ve kullanışlısı buymuş. Nem dengesini ve sıcaklığı ayarlamak en kolay bu kovanlarda oluyormuş.

Arı adamlar :)
Bal arıların besini demiştim. Peki polenlerin olmadığı zamanlarda, örneğin kışın üreticiler ne yapıyor? Nohut ve birayı karıştırıp bundan yapay polen üretiyorlar. Arılar da bu polenlerle besleniyor. Yani arıları kandırmanın bir yolunu da bulmuşuz...

Arılardan sadece bal üretiminden yararlanılmıyor. Kovanlardan başka ürünler de elde ediliyor.

Propolis: Arıların kovanı tamir etmek için kullandığı bir madde. Her geçen gün halk arasında daha da popülerleşiyor. İyileştirme etkisi olduğu için kanser tedavisinde kullanılıyormuş.

Arı sütü (royal jelly): yeni doğan arıları beslemek üzere üretilen madde. Arılar 2 gün kadar bu ürünle besleniyormuş. Bir tosun olan kraliçe arı ise sürekli olarak arı sütü yiyormuş. Bu sebeple zaten diğerlerinden kat kat büyük oluyor. Bu arı sütünün saf olanı yani gerçek arı sütü altından bile pahalı bir madde. Çok fazla enerji veriyormuş. Bir kaşık yeseniz bütün gece uyuyamazsınız diyorlar :)

Arı zehiri (apitoxin): Eklem romatizmasının tedavisi için kullanılıyormuş. Toplaması çok zor. Kovan girişine bir cam plaka konuyormuş. üzerine de elektrik yüklü kablolar yerleştiriyorlarmış. Arı elektrik dolayısıyla şoka girince zehir salgılıyor, üreticiler de bu zehir kristalleşince topluyorlar.

Kraliçe arı bildiğiniz gibi kovandaki arıların annesi. Kraliçe arı gençken daha çok işçi arı, yaşlandığında da erkek arı yavruluyormuş. Zaten bu sebeple üreticiler kovanlardaki kraliçe arıları 2 yılda bir değiştiriyorlar.

Kovanlarda altta bir delik oluyor. Arılar kovana giriş çıkışı buradan sağlıyor. İşte bu delik dışarıdan büyük görünse de iç tarafta oldukça küçük ve buradan arılar giriş çıkış yapıyor. Kraliçe arı ise tosun olduğu için bu deliğe sığmıyor ve kovandan çıkamıyor. Kovandakiler kraliçe arıyı kaybetmek istemiyorlar.

Bal kalitesindeki önemli unsurlardan biri de içindeki fruktoz/glikoz oranı. Kristalleşmenin önlenmesi için bu oranın küçük olması gerekiyor. Çam balı, akasya balı gibi ballar 2-3 yıldan önce kristallenmiyor.

Üretim aşamasına daha doğrusu toplama aşamasına gelirsek de şöyle. Her kovanda 9-10 tane çerçeve oluyor. Her çerçevede yaklaşık 3 kilo bal oluyor. Üreticiler buradan 2 kilosunu kendilerine alıp 1 kilosunu arılara besin olarak bırakıyorlar. Kovandaki arılar hastalanırsa ya kovan tamamen atılıyor ya da ilaç veriliyor. İlaç verildiğinde 15-20 gün bal alamıyorlar. Bu arada cannabis gibi bitkilerden de bal üretiliyor tabi.. Bu balları genelde böcekler tedavi amaçlı olarak tüketiyormuş.

Son olarak, dünyada en fazla bal tüketen ülke yıllık kişi başı 2 kg ile Yunanistan'mış.

Bal tadımı diye de bir mevzu varmış. Biz orada aşağıdaki balları deneme şansına sahiptik... Bizim gittiğimiz yer monoflora yani tek bir cins çiçeğin poleninden yapılan ballar konusunda özelleşmişti.

  • Akasya balı: aslında akasyadan değil, rubinia denen bir çiçekten yapılıyormuş
  • Orman balı (çam balı)
  • Lychee
  • Ayçiçeği
  • Böğürtlen
  • At kestanesi
  • Indian Jujube
  • Kekik
  • Kişniş
  • Indian Borage

Bal çeşitleri ile iglili katalog.. Her balın şeker oranı, nem oranı gibi bilgiler mevcut.

Bunlara ek olarak bir de 12 yılda bir açan bir çiçeğin balını yedik ve muhteşemdi. Akışkan bir yapısı yoktu, acıbademe benziyordu tadı...


Bu arada, balların fiyatları da kalitesine ve cinsine göre çok çok farklı olabiliyor. Örneğin orada Lychee balını 200 rupiye alırken Indian Jujube balını 1075 rupi'ye alabildik.

Hiç yorum yok: