6 Ağustos 2014

Biraz Bisikletli Bayram Tatili

İstanbul'dayken tatilden 1 ay önce tüm planları ve rezervasyonları yapmış olurdum. Nerede ne tadılacak hepsini çalışırdım. İzmir'e taşındığımızdan beri tatillerde bir miskinlik hakim olmaya başladı bizde. Son bir kaç bayram tatilinde son güne kadar ne yapacağımıza karar veremedik bir türlü. Bir yandan da tabi konaklayacak yer bulamazsak çadırımızda kalabileceğimiz için de rahat davrandık.

Bu bayramda da aynısı oldu...

Önce Cumartesi günü tatlı tatlı bir bisiklet turu yapalım dedik. Sabah 05:30 gibi erkenden kalkıp Urla'ya gittik. Karaburun yol ayrımına arabamızı park edip tura başladık. Artık ön tekerleklerini çıkartıp bisikletleri arabanın arka koltuğuna yerleştiriyoruz. Hem arkadan çarpmalara hem de çalınmaya karşı daha güvenli oluyor. Tabi arabayı biraz üzüyoruz ama napalım.

Neyse, turda hedefimiz Demircili Koyu'na gitmekti. Sadece Demircili'yi değil, bir kaç koyu daha ziyaret ettik. Meğer çok güzel yerlermiş. Daha önce hiç gitmemiştik. Sonuçta aşağıdaki resimdeki gibi 40 km'lik, yaklaşık 600 mt tırmanışlı bir tur yaptık.



Turun Strava kaydına buradan ulaşabilirsiniz.

Bir takım deli keçiler...
Turu tamamladıktan sonra Yörük Aile Evi'nde bir kahvaltı patlatıp Demircili koyuna denize girmeye gittik. Deniz pırıl pırıldı fakat bu sene girdiğimiz en soğuk suydu. Yakınında bir soğuk su kaynağı varmış sanırım.

Sahilde yatarken aşağıdaki güzel kelebek saatime kondu. Uzun süre de ayrılmadı. Rüzgardan uçamadı gariban...


Pazar günü Tour de France'ın finalini izledik. Hatta öncesinde de ilk defa yapılan kadınlar yarışı Le Course'u izledik. Tabi ki de Marianne Vos kazandı.

Pazartesi bisikletleri ve deniz malzemelerini arabaya yükleyip Balıkesir'e bayram kahvaltısına gittik. Sonra da bir değişiklik yapıp Çan üzerinden Çanakkale'ye gidelim dedik. Balya civarında bisiklete de uygun olabilecek çok güzel yollar var. Çam ağaçlarının içerisinden uzun bir süre gidiliyor. İleride denenebilir.

Planımız Eceabat'ta kalıp sabah Şehitlik turu yapmaktı. 3-5 pansiyona uğradık. Her yer dolmuş. Kabatepe'de bir çadır kampı olduğunu söylediler. Oraya gittik. Gece çadırımızda kalıp Salı sabahı Şehitlik turuna çıktık. Hem çadırda zaten erken kalktığımız için hem de güneşten kaçabilmek adına yine sabah 05:30'da kalktık. Bu sefer çadırı da toplamamız gerektiği için biraz geç kaldık. Yine de yola çıktığımızda güneş yeni doğuyordu. Güzel fotoğraflar çekme şansımız oldu.

Bayramın 2. günü şehitlikler çok kalabalık olurmuş. O yüzden mümkün olan en trafiksiz yönde dönelim dedik. Önce Kabatepe'den Eceabat'a geçip oradan Abide'ye doğru gittik. 73 km'lik, yaklaşık 900 mt tırmanışlı muhteşem bir tur oldu. Türkiye sınırları içerisinde yaptığım en güzel bisiklet turuydu sanırım. Yol kalitesi ve manzara oldukça iyiydi. Bir de trafik sorunu da yaşamadık. Bol bol tırmanıp indik ama bana da antreman oldu. Çok çok çok eğlendim. Kesinlikle tavsiye ediyorum. 70. km ve o kadar tırmanışın sonunda ben tükendim kampa döndüm. Murat Conkbayırı'na doğru da gitti. İyi ki onu takip etmemişim sırf tırmanmış..

Bu turun kaydı da işte burada.


Yolda bizi gören bir amcadan "aferin" de kaptık Abide'ye varınca.. Bizi Namazgah Tabyası'nda görmüş, sonra Abide'de görünce o kadar hızlı varmamıza şaşırdı.

Solda güneş yükseliyordu güneye giderken...

Ne de olsa Trakya'dayız... Günebakanlar...

Bağzı %10 eğimler....



Bu arada bu turda biraz iniş fobimi de yendim. 51,8 kmh hızı gördüm bir ara. Ama tabi ki de yolların boş ve kaliteli olmasının etkisi büyüktü.

Yokuş çıkamayan bir insan olarak bu konuda da kendimi aştım. %10'luk rampaları bile inmeden tamamladım. Uzun yokuşlar değildi ama toplam irtifa benim için bir rekordu :)

Turdan sonra bagajı toparlayıp hemen feribot sırasına girdik Gökçeada'ya geçmek için. Feribot olayı biraz komik. Aynı gün daha doğrusu 3 saat içerisinde 2 feribot kullanırsan Boğaz + Gökçeada için tek feribot parası ödüyorsun. 3 saati geçerse 2 feribot parası. Oldukça saçma ya feribotlara mesafesine göre fiyatlandırma yapsınlar ya da Boğaz + Gökçeada tek bilet olsun.

Neyse, Gökçeada'ya da geçince 3-5 pansiyon baktık ve yine çadırda kalmamız gerektiğini anladık. Bu sefer pansiyoncu teyzelerin "evli misiniz?" soruları ve baştan aşağı beni süzmeleri son derece sinirime gitti. Boş odaları olsa bile kalmayabilirdim. Haşema turizm iyice artmış Gökçeada'da anlaşılan. İnsanlar kendi yaşadıkları evlerinin içindeki bir odayı bile kiralar hale gelmişler.

Biz de geçen sene de kaldığımız Yıldız Koy'daki kampinge gittik. Çok cozy bir ortamı var zaten. Seviyoruz orayı. Kendi çadırımızı kurmak yerine onlarınkinden kiraladık. İçeride kocaman yatak da vardı. Rahatça 3 gece kaldık. Bir da Gökçeada baya rüzgarlı olduğu için ve Yıldız Koyu bir tepenin altında kaldığı için sabah güneşi rahatsız etmiyor çadırda.

Kampımız....
Çarşamba günü yine erkenden kalkıp bu sefer hiç oyalanmadan tura başladık. Ben önceki 2 gün dolayısıyla yorgundum aslında. Bir de bacağımda saçma bir problem oldu. Kasılmış gibi ağrıyor. O yüzden 30-40 km ağır olmayan bir tur yapayım dedim. Kendimize bir yuvarlak rota belirleyip çıktık fakat tahmin ettiğimiz gibi olmadı. Tur biterken yorgunluk ve sıcaktan tükenmiş durumdaydım. Tur sırasında adada 1 km dahi düzlük olmadığının farkına vardık. Daha önce arabayla gezerken yokuşlu olduğunu farketmiştik ama bu kadar abartı olacağını bilemezdik.


Özellikle Tepeköy ayrımından güneye inen yol beni öldürdü. Sayısız toprak sektörden geçtik ve yol hem toprak hem tırmanışlıydı. Yine de sadece bir yerinde bisikleti taşıyarak denize kadar indim. Bisiklet defalarca patinaj yaptı. Yol çalışmaları bitene kadar kesinlikle tavsiye etmeyeceğim bir yol. Onun yerine daha büyük ada turu yapsam daha az yorulabilirdim belki.

Toprak yollar.... 

Denize indikten sonra kocaman bir rampa daha bizi bekliyordu. Onun da çoğunu çıktım. Azmettim ama sonra nabzım fırlayınca sonunu yürümek zorunda kaldım.


Merhaba tırmanış...

Yukarıdan bir bakış...




Aydıncık plajına kadar direndim. Orada oturup mola vermek zorunda kaldık. Zaten sularımız da bitmişti. Su-kola molası oldu. Önümüzde kısa bir yol kalmıştı ama orada da insanlık için küçük olsa da benim için büyük bir tırmanış yapıp ardından 3 kilometrelik bir inişle merkeze vardık. Ben gps kaydımı merkezde kapatmak zorunda kaldım. Şarjım biterse kayıt silinir diye korktum %1'e inmişti. Merkezden Kaleköy'e doğru bi 3-4 km daha gittikten sonra kocamannnn bir kahvaltı yaptık. İşte o noktada Gökçeada'daki bisiklet hayatıma bir son verdim. Hem çok yoruldum hem de üst üste bir kaç gün boyunca 05:30 gibi bir saatte kalkınca uykusuzluk zorladı. Toplamda 55 km civarı bir mesafe ve 940 mt civarı tırmanışla tamamladık. İşte burada da bu turun kaydı var. Turun adını da Jens Voigt'a selam çakarak "Shut up legs!" koydum.

Sonraki günlerde miskinlikte tavan yaptım. Kitap okuyup yattım. Murat da 2 gün daha ada turuna devam etti. Bir gününde büyük tur yaptı. Yolda 3 kez lastiği patladığı için en son bitirmesine yakın gidip onu kurtarmam gerekti. Diğer günde de köylere giden tırmanışları yaptı. İşte ben bu süreleri hep bir o yana bir bu yana yatarak, kitap okuyarak ve In Treatment izleyerek geçirdim.
Evceyzimiz ve Murat'ın bisikleti...
Deniz konusuna gelirsek, Gökçeada gerçekten denizini çok beğendiğimiz yerlerden biri. Gizli Liman favorimiz. Şezlong şemsiye kiralayıp arkadaki cafeden de delice patates kızartması yiyerek günü geçirebilirsiniz. Deniz hem şaşırtıcı derecede sıcak hem de çok berrak ve bir sürü kovalanacak balık var. Tek sorun koca plajdaki 3 cafenin hiç birinde alkol olmaması. Buraya gitmeden önce buzluğu doldurup götürmek lazım.

Gökçeada dönüşünde bir klasiği daha gerçekleştirip Odunluk'a Elif'lere gittik. Gece güzel bir rakı masası kurup Elif'in kaşarlı köftelerini hüplettik. Sabahında da 1 saat kadar snorkel yaptık. Eskiden Odunluk'ta deniz 5-10 dk'dan fazla kalınamayacak kadar soğuk olurdu. Bu sefer 1 saat sonunda dondum. :)

Dönüş yolunda bir de Altınoluk'ta annemde mola verdik ve gece İzmir'e döndük.

Tatilin son gününü Tour de Dostlar Fırını ile şenlendirdik. Bunu ayrı bir yazıda anlatacağım.. Tour de Dostlar Fırını önemli bir klasik benim hayatımda :)

Tatili 1000 km araba, 200 km bisiklet turu ile kapatmış oldum.


1 yorum:

Unknown dedi ki...

Merhaba,

Sizin için keyifli ama bir o kadar yorucu bir gezi olmuş. Paylaşımınız için teşekkürler.

Keyifli seyahatler dilerim.